25/05/2011

Yaşam boyu öğrenmek, ölene dek okumak!

Eğitim sistemimiz aslında bir nevi hayat boyu öğrenme yaklaşımıyla yeniden yapılandırılmaya çalışıldığı bir süreçte. Bilginin sürekli yenilendiği, öğrenme alanlarının gün geçtikçe artarak değişiklik gösterdiği günümüzde iş yaşamı ve mesleklerdeki hızlı değişimin, esnek bir eğitim sistemini ve hayat boyu öğrenmeyi gerekli kılıyor. Bireyler, dinamik ve değişken bir iş gücü piyasasında rekabet edebilmeleri ve ekonomik seviyelerini koruyabilmeleri için istihdam edilebilme niteliklerini kazanmaya, bu nitelikleri sürekli geliştirmeye ve yenilemeye gerek duyuyor.


Dünyadaki değişim ve gelişmelerle birlikte iş gücü piyasasında yaşanan istikrarsızlık, ulusal ve uluslararası düzeyde iş gücü hareketliliğinin yoğunlaşması ve teknolojik alanda kaydedilen gelişmelerin hayat boyu öğrenmeyi, hayatın vazgeçilmez bir parçası haline getirdi. Gelişmiş ülkelerin eğitim sistemlerini hayat boyu öğrenme yaklaşımıyla yeniden yapılandırmak üzere harekete geçtikleri bir süreçte, Türkiye'de de bu yaklaşımın çok geç kalmadan benimseyemelidir. Çünkü öğrenmek, insanın doğuştan doğasında olan ve hayat boyunca sürdürdüğü özelliklerden biridir. Bu nedenle hayat boyu öğrenmenin yaygınlaştırılması, bilgiye dayalı toplum oluşturmanın temel taşıdır. Bu şekilde tüm bireyler hayatın tüm ekonomik ve sosyal alanlarına aktif olarak katılabilecektir. Hayat boyu öğrenmenin, yaş ve eğitim düzeyi gözetmeksizin, okullarda, üniversitelerde, evde, işte ve toplumun her alanında ulaşılabilir olması gerekmektedir.

Günümüzün bilgi ve iletişim teknolojileri, bireylerin bilgi toplumuna uyum sağlamaları ve yaşamlarını daha iyi yönetebilmeleri için sosyal ve ekonomik olarak hayatın tüm evrelerine aktif bir şekilde katılmalarına imkan veriyor. Bu nedenle hayat boyu öğrenme, bireylerin hayatın standardının yükseltilmesinde önemli bir araçtır. Dolayısıyla meslek odaları, profesyonel sektör örgütleri, özel sektörün tamamı, bunu sadece kamudan beklemek yerine kendi sektörlerindeki teknolojik gelişmeleri daha yakından izlemeli ve değerlendirmelidir. Ve bu şekilde sektörlerinin veya mesleklerinin eğitim ihtiyaçlarını belirleyerek, eğitim sunabilecek veya mevcut eğitim birimlerini yeniden yapılandıracak birimler oluşturulabilir.

Sivil toplum örgütleri, hayat boyu öğrenmenin sunulması ve temsil edilmesinde önemli rol oynarlar, çünkü halkın bu ihtiyaçlarını tespit eden eylemleri gerçekleştirebilirler. Bu kapsamda hayat boyu öğrenmenin genel olarak yayılabilmesi için geniş tabanlı sivil toplum kuruluşlarının çalışmaları güçlendirilmelidir. Vasıflı insan gücünün bilgi toplumunun ve ekonominin ihtiyaçları doğrultusunda yetiştirilmesinin ilköğretimle, hatta okul öncesi eğitimle başlayan ve yükseköğretime kadar uzanan bir eğitim sürecini gerektirdiğini artık hepimiz biliyoruz, ancak bu bilinci önce ebeveynlerde yerleştirmek ve onların, ‘anne zaten evde çocuğu okula göndermeye gerek yok’ tutumlarını ortadan kaldırmak gerekir. Resmi ve özel sektör tarafından, hayat boyu öğrenmeye ilişkin çalışmalar yürütülmeli, halk eğitim, çıraklık eğitimi, uzaktan eğitim, açık ilköğretim okulları, açıköğretim liseleri, mesleki ve teknik açıköğretim okulları, özel dershaneler, özel kurslar, özel mesleki ve teknik kurslar, özel motorlu taşıt sürücüleri kursları yoluyla bu tarz, heryaştan bireyin alacağı eğitim sonucunda hayata katkıda bulunabileceği fırsatlar gerçekleştirilmelidir.

Çocuğunuz ne tür bir öğrenci?

Çocukların öğrenmesine yardımcı olmak


Hiç düşündünüzmü kimi çocuklar müziğin sesi sonuna kadar açık ders çalışarak en yüksek notları alırken, kimi çocuk ise ders çalışırken çevrilen gazete sayfasından bile rahatsız olur?

Hiç farkettinizmi kimi çocuk sözel yönergeleri anında algılayıp harfiyen uygularken, kimisi de herşeyin yazılı ve detaylı anlatımına ihtiyaç duyarlar?

Çocuklardaki bu gibi farklılıkların zeka zeviyesiyle hiçbir alakası yoktur. Bu tamamen onların öğrenim tarzlarıyla alakalıdır. Çocuğunuzun kişisel öğrenim tarzını keşfetmek ve anlamak onun yeteneklerini en üst düzeye çıkaracak bi rev ortamını kurmanıza yardımcı olabilir.

Eskiden herkesin aynı yöntemle öğrendiği düşünülürdü. Fakat araştırmacılar ve eğitimciler öğrenime artık öğrenenin bakış açısıyla yaklaşmaya başladılar. Öğrenim tarzını, bireysel öğrencinin, en iyi öğrenebileceği yöntem olarak tanımladılar ve, dersin sunumu ve ders çalışma becerilerinin öğrencinin öğrenme tarzına uygun olarak hazırlandığı koşullarda daha kısa bir sürede daha çok öğrenimin gerçekleştiğini gösterdiler.

Çocuğunuz en iyi nasıl öğrenir?

Eğer çocuğunuz her zaman hareketsizce oturarak hikayeler dinlemekten hoşlandıysa, o büyük ihtimalle ‘işitsel bir öğrenen’dir ve, anlama ve hatırlama duyguları sözel yönergelerle daha iyi çalışır. Işitsel öğrenen, öğretmen uzun süreler konuştuğunda sıkılmaz, ve karmaşık sözel yönergeleri hatırlar, ve yüksek sesle okunan hikayeleri dinlemekten hoşlanır. Eğer çocuğunuz işitsel bir öğrenen ise, ona ödevlerinde çarpım tablolarını veya hecelemeyi sesli yaparak yardımcı olabilirsiniz.

Öte yandan, ‘görsel öğrenen’, hatırlayabilmek için birşeyleri yazılı veya resimli görmeye ihtiyaç duyar. Görsel öğrenen çoğunlukla resim yapar, grafik tablolar çizer ve organize olmak ve hatırlamak amaçlı görseller hazırlar.

Eğer çocuğunuz gördüğü herşeye dokunmak, nasıl çalıştığını algılayabilmek için parçalara ayırmak istiyorsa o büyük ihtimalle ‘kinestetik/temas yoluyla öğrenen’dir. Bu tarz çocuklar herşeyi başkalarından duymak ya da okumak yerine şahsen tecrübe etmek isterler. Bu çocuklar genellikle grup çalışmaları yapmak ve öğrenimi paylaşmaktan haz alırlar.

Çoğu ‘başarılı öğrenen’ özel bir öğrenme tarzına bağlı kalmazlar. Tüm duyularını kullanarak, bir alandaki zayıflıklarını diğer alandaki etkinlikleriyle tamamlarlar. Fakat pekçok çocuk, özellikle de öğrenme güçlüğü yaşayanlar, bu öğrenme yöntemlerinden sadece birini kullanarak öğrenebilirler.

Nasıl Yardımcı olabilirsiniz

Belirli bir öğrenme yöntemi edinmiş çocuklara yardımcı olmanın bazı yolları şunlardır:

• Çocuğunuzun öğrenme yöntemini öğretmeniyle görüşün. Hem okulda hem de evde etkin olabilecek fikir ve stratejiler belirleyin.

• Farklı çalışma teknikleri deneyin ve çocuğunuzun hangisine yatkın olduğunu keşfedin. Örneğin, çocuğunuzun çoklu bilgi hatırlayabilmesi için, şu yöntemleri deneyebilirsiniz: 1) çocuğunuza sık sık sözel sorular yöneltin (işitsel öğrenim) 2) çalışma kağıtları oluşturun (görsel öğrenim) 3) şarkılar, ritimler, ve sloganlar ya da danslar hazırlayın, (kinestetik/temas yoluyla öğrenim)

• Siz ve çocuğunuzun farklı öğrenme yöntemleri olabileceğinin farkına varın. Eğer ödevine yardım edecekseniz, onun kişisel öğrenim yönetimine göre davranın. Ödev kavgalarıyla ailede huzursuzluk yaşamayın.

• Çocuğunuzun öğrenim yöntemlerinden birini anlama ve kavramasına yardımcı olun. Eğer bir çocuk öğrenmek için görselleştirmeye ihtiyaç duyuyorsa, ona yardımcı olun birlikte resim ve tablolar çizin. Eğer ihtiyaç birşeyleri dokunarak öğrenmekse, kelimeleri birlikte heceleyin, kuma veya havaya yazılar yazın. Eğer çocuğunuz öğrenirken herşeyi duymak istiyorsa, ders kitaplarındaki çalışmaları seslendirerek kaydetmeyi deneyin.

• Eğer bir çocuk etkinlik ve yaratıcı projelerde üstün performans sergiliyorsa, aileyle birlikte geçirdiği zaman içinde bu tarz içeriği planlayarak uygun öğrenme ortamları yaratabilirsiniz. Alacağınız yapbozlar, tahta üzerinde ailecek oynanan oyunlar, maket yapımı, ve öğrenmeye yarayacak hertürlü araç ve gereç işinize yarayacaktır.

Eğer herkes aynı şeyi düşünüyorsa, bu, birileri düşünmüyor demektir. George Patton

• Çocuklarınızın güçlü yönlerini övün. Onların hobilerle haşır neşir olmalarını, öğrenim yöntemlerine uygun dış mekan etkinliklerine katılmalarını, yetenek ve becerilerini en iyi bir şekilde değerlendirmelerini sağlayın.

KARDEŞ KAVGALARINI YATIŞTIRMAK

Kardeş kavgaları genelde televizyonda izlenilirse komik olabilir, ancak kendi çocuklarınız kavga ederken aynı hisse kapılmazsınız. Yaşları küçükse, birbirine yakınsa ve de özellikle aynı cinsiyetten iseler çok fazla kavga edeceklerdir. Bunu önleyemeyebilirsiniz, fakat onları dinler ve neden kavga ettiklerini anlarsanız, bazı kurallar koyarak en azından kavgaları azaltabilirsiniz.

% 100 garantili bir çözüm yoktur. Yapabileceğiniz en iyi şey çocukların herbirine sevginizi ve ailedeki yerini hissettirmektir. Bireysel başarılarını önplana çıkarabilir, övebilir ve ayrımcılığınızı göstermemeye çalışabilirsiniz.

Yargılamadan önce kavganın sebebini araştırın. Çabuk etkilenebilen çocuklar genelde daha çabuk kavga başlatırlar, çünkü karınları aç, uykuları gelmiş, yorgun ve hatta hasta bile olabilir.

Kavga aslında gergin olduğunu gösterir. Büyük kardeşlerden kendileriyle ilgili olumlu düşüncelere sahip olmayanlar, ya dao kulda veya evde fazla baskıya maruz kaldığını düşünenler, bu gerginliklerini kendilerinden daha küçük olan kardeşlerinden çıkarabilirler.

Doğum sırası bile davranış biçimini etkileyebilir. Psikologlar ebeveynlerin farkında olmadan, büyük çocuklara daha fazla beklenti yüklediklerini, küçükleri daha fazla şımarttıklarını, ve ortanca çocuğa da hep daha az ilgi gösterdiklerini araştırmalarıyla öne çıkarırken bu davranışlardan herhangi birinin bile aile içinde restleşmeye ve bölünmeye yol açacağını ileri sürmekteler.

Kardeşlere eşit davranmaya çalışmayın. Her çocuk kendi içinde özeldir ve kendine özel ihtiyaçları vardır, eğer bu ihtiyaçlar karşılanmazsa, gerginliğe restleşmeye ve kıskançlığa yol açabilir.

Karşılıklı saygıyı teşvik edin. Evin en küçüğü bile kardeşlerinin hakları ve ihtiyaçları konusunu anlamalı ve duyarlı olmalıdır.

Net kurallar belirleyin. Kardeşler arası davranışları kurallara oturtabilir ve bunlara uyulmadığı taktirde ne olacağını net bir dille izah edin. Fiziksel şiddet, tahrik edici davranışlar veya birbirlerine isim takmayı kesinlikle yasaklayın.

Sorunlarını çözmeyi öğretin, ama kavga etmeden. Fedakarlık ve uzlaşma yöntemlerini kullanarak sorunlarını çözmelerine yardım ve teşvik edin.

Esprili olun. Çocuların ağız dalaşlarıyla ilgili komik şeyler bulup söyleyin, genelde birbirlerine taktıkları isimleri size şikayet edebilirler, bu aşamada onları gündürürseniz, işin en zor kısmı aşılmıştır.

Kızgınlık kabul edilebilir. Herkes arasıra sinirlenebilir, fakat çocuğunuzun sinirlendiğinde bunu kardeşlerine karşı küfüre fiziksel şiddete dökmemesi konusuna dikkat edin.

Müdahele etmek gerekirse, hem onları dinlerken, hem de müdahele esnasında sabırlı ve tarafsız olun. Kavgayı herzamandan çocuklardan birinin başlattığını diğerininse masum olduğunu düşünmeyin. Onlarla once tek tek sonra birlikte konuşun. Öfkelenmeden ya da sözlerini kesmeden kardeşleri hakkındaki düşüncelerini dile getirmelerini teşvik edin. Gelecek çatışmaları önleyecek yöntemleri birilikte tartışın.

Onların özel alanlarını belirleyin. Çocukların odası onların özel alanları olmalıdır, ve diğerleri de bunu bilmeli ve saygı duymalıdır. Eğer çocuklarınız odalarını paylaşıyorsa, herbirinin odada belirlenmiş alanları olmalıdır.

Paylaşmalarını teşvik edin. Çocuklar paylaşımı emirle yapmamalıdır, ancak içlerinden geldiği ve cömertçe paylaştıkları ve birbirlerine iyi davrandıkları için taktir edilmelidirler.

Oynamak ya da oynamamak. Kardeşlerin birbirleriyle oynaması konusunda eğer sadece arkadaşlarıyla ya da yanlız oynamayı tercih ediyorlarsa ısrarcı olmayın; oyundışında bırakılan çocuğu kendine yeni bir aktivite ve oyun arkadaşı bulma konusunda teşvik edin.

Aileye yeni bebek katılınca. Evdeki çocuğunuzu eve gelecek bebeğin abisi ya da ablası olmanın heyecanıyla kardeşini karşılamaya hazırlayabilirsiniz. Bu tarz hazırlıklar bebeğin sizin sevginiz ve ilginiz açısından rakip olarak algılanmaması için kritik önem taşır.

Örnek oluşturun Çocuklarınıza öfkelerini şiddetli tepkiler ve alaycı tavırlar göstermek yerine nasıl yapıcı bir şekilde ifade edebileceklerini gösterin. Kendi davranışlarınızla öfkenin sıcak ve birbirini seven bir aile ortamının yerini alamayacağını ispatlayın.

Çocukların kavgalarını çok ciddiye almayın. Çoğu kavgalar ve ağız dalaşları hiçbiryere varmaz, biraz bağrışmadan sonra 2 çocuğun mutlu bir şekilde birilikte oynamaya devam etmeleri hiçte öyle ender rastlanan görüntü değildir.

"Düşmanlarımla dostluklar kurarak, onları yok etmiş olmuyor muyum?" Abraham Lincoln

18/05/2011

Fulya Yalezan Yılmaz kim?

Fulya Yalezan Yılmaz, İngiltere'de büyümüş ve tüm eğitim hayatını yurtdışında tamamlamış, güvenilirliği ve bilgili kişiliğiyle tanınmış profesyonel bir Eğitim Danışmanıdır.


Kent Üniversitesi’de Uluslararası İlişkiler lisans, Hertfordshire Üniversitesi’nde Uluslararası Hukuk lisansüstü eğitim almıştır. İngiltere’de T.C Londra Büyükelçiliği Basın Müşavirliği’ne bağlı görevinden istifa ederek, 2003 yılında Türkiye’ye yerleşmiştir.

İstanbul’da özel bir okulda müdürlük görevinin ardından 2007 yılından bu yana merkezi İngiltere’de bulunan Oxford Language Centre Uluslararası Sınama Kurumunun ülkemizdeki sınav merkezi yetkilendirme sorumlusudur.

Uzmanlık alanı YURTDIŞI olup, heryaşa uygun yurtdışı dil, sertifika, universite, staj, yazokulu gibi eğitim faaliyetleri ve programları hazırlar, özellikle dünya sıralamalarında en üstlerde yer alan Berkeley, Oxford, Yale gibi ünlü ve köklü üniversitelerin yaz okullarında Türk öğrencileri yerleştirir. Yılmaz öğrencilerine tavsiyede bulunduğu tüm eğitim kurumlarını yerinde görür, 20’nin üzerinde ülkede eğitim odaklı ziyaretlerde bulunmuştur.

İngiltere’ye bağlı British Council tarafından eğitimli ve belgeli bir danışman olarak, öğrencisinin beklentisine, kariyer haritasına ve profiline en özgün alternatifleri sunar.

Cambridge Üniversitesi CELTA diplomalı bir İngilizce öğretmeni olan Yılmaz, IELTS VE TOEFL öğretmekte, özel üniversitelere yurtdışı ilişkiler danışmanlığı yapmakta ve birçok Amerikan üniversitesinin ülkemizde temsilciliğini yürütmektedir.

Yılmaz ayrıca Özel Irmak Okullarında da Çevirmen/Danışman olarak görev almakta olup evli bir kız çocuğu annesidir. Fulya Yalezan Yılmaz İngilizce ve Almanca bilmektedir

16/05/2011

Avustralya'da yetişmiş bir Türk sanatçısı, istanbulda ilk kez sahneye çıkacak!

'Behiye Suren has journeyed from Sydney to Istanbul to study Turkish folk music, reconnect with her roots and play some shows with an international line-up of musicians featuring Arya Afshar Mohajer from Iran on bass and keyboard, Okan Arikan from Turkey on violin and Miguel Moreno from Spain on percussion. The band will perform original songs from 'Season of Plums' as well as a collection of English and Turkish folk songs.'

27 May, 20:00 @ Kooperatif Art & Performance Hall Istiklal Caddesi, Rumeli Han/Ağa Cami Arkası, Mahyacı Sokak, Mangal Keyfi Karşısı... Istanbul, Turkey

Behiye Süren, aynı zamanda Avustralya'da üniversiteden İngilizce öğretmenliği mezunu. Ama hobisi tutkuya tutkusu sanata sanatı da yaşam biçimine dönüşmüş. Onu tanımaktan ve birlikte çalışmaktan çok mutluyum

20 yıl sonra izleyeceğimiz bir Can Dündar belgeseli..

Emin olun, Bundan 20 yıl sonra yaşlanmış bir Can Dündar sesiyle AKP döneminin belgeselini seyredeceğiz. Gözümün önüne ve kulaklarıma geliyor dündarın sesınden her satırı bu belgeselin, her karesi sımdıden.
Önce sohbet evlerinden bahsedecek masumane, sonra ışık okullarından masumane, gemıcıklerden, yumurta sarısından, bır gecelık kanun operasyonlarından, imamın ordusundan bahsedecek, Türban ve mahalle baskısıyla devam edecek bu belgesel, acunmedyanın ve dizilerin uyuttugu ınsanlardan, filtrelenen internetten, Türkiyenin hortumlanan zenginliklerinden bahsedılecek, sonra hapse atılan gazetecilerle devam edecek o zaman hala ıcerde mı olacaklar bılemem ama belkı onlar da belgeselde yer alıp o gunlerı degerlendırecekler kendı agızlarından.

Genclerın yumurtalarla protesto ettıgı devlet bakanları tarafından mahkemeye verılen genclerı gosterecek. okyanusötesinden verilen emirlerin mahsulü kasetli mide bulandıcı linç politikalarından, sırtını saglama almıs, halkla artık alay eden AKP'li burokratlardan, OSYM ve bılımum skandallardan soz edecek Can Dundar.
AKP'nin refandumda evet aldıgı halde neden 9 ay sonra yapılacak genel secımlerı bekledıgı, MHP ve CHP kadrolarından kasetler ve binbir ayakoyunlarıyla kurtulup yenianayasayı kendi çıkarlarına göreyazmak ıcın MHP'nin barajaltında kalması ıcın elınden gelenı yapmasını orneklerıyle anlatacak bu belgesel. Cunku bu secımlerden sonra OCALANIN degerlı fıkırlerıne ve PKK doktrinine anayasada yer verilecek.12 hazıranda sandıktan cıkan sonucla AKP lıderlıgınde Turkıyenın kaderını belırleyen uc ısım nasıl bıraraya geldı olaylar sıralamasıyla aktaracak Can Dundar.
20 yıl sonra geriye dönüp baktığımızda millet olarak sandıkta aldığımız bu kararlardan o uc kısıyı aynı karede, cıkar ucgenınde gorunce utanacağız, ben bundan eminim. Tıpkı şimdi geçmişte yapılan askeri darbelerden ve Menderesin idamından utandığımız gibi. Lutfen 12 hazıranda bugununuzu degıl gelecegınızı dusunerek oy verın. sonra pısman olmayın. Uyan Türkiyem!